Anayasasız Mahkeme

Anayasa Mahkemesi bütün hakimlerini feda etmeden, kendisini hukuksuzluk yapanlara kapattırana kadar, sunuculardan yasaklanana kadar direnmeden Anayasa Mahkemesi olamayacaktır.
Bugün güzel bir yazıyla karşınızdayız. Bu hafta sınav haftamız başladığından haftanın sonuna dek etkin bir biçimde sizinle içerikler paylaşamayabiliriz. Yazı biraz aceleye geldiğinden bazı yanlışlar yapmış olabiliriz, affedin.
Bugün inanın site işine devam edip etmemeyi çok düşündüm ama bizden umut besleyen, bizimle gönül sızılarını paylaşan çok değerli insanlarımızı gördükçe bu histen oldukça uzaklaştım ve karşınızdayım. Bazı yerlerden dağlar kadar tepki alsam da bunu yaptığımdan, hakkı savunduğumdan dolayı çok memnunum.
Yazının adı neden böyle diye merak ediyorsanız ”Giriş” bölümünü okuyun.
Giriş
Bugün TCRP’de Anayasa Mahkemesi ile ilgili bir sürü tartışma yaşandı ve biz bu konuda ayrıntılı bir açıklama yapmayı Anayasayı yazan kişi olarak gerekli gördük. TCRP’de Anayasa Mahkemesi birçok hukuksuzluğa karşı özellikle de TCRP Halkını temsil edemeyecek kadar yoksun bir duruma düşmüş TCRP Yönetimine karşı durmaya çalışmaktadır. Bu yazımıza bu başlığı atmamızın nedeni şudur ki Anayasa yalnızca bir hukuk metni değil, egemen halkın, egemenlik kurmaya çalışan her varlığa karşı verdiği sözle veya silahla verdiği bir mücadelenin adıdır. Bu yüzden TCRP Anayasa Mahkemesi bütün hakimlerini feda etmeden, kendisini hukuksuzluk yapanlara kapattırana kadar, sunuculardan yasaklanana kadar direnmeden Anayasa Mahkemesi olamayacaktır. Biz bu yolda en sevdiğimiz dostlarımızın kötülenmesine maruz kaldık, insanlarca şeytan olarak bakılmaya maruz kaldık ama biz ne olursa olsun vazgeçmedik. TCRP Anayasa Mahkemesi, bu haline devam etmek istiyorsa artık Anayasayı sözle, silahla, eylemle ne ile olursa olsun korumakla yükümlüdür. Anayasa Mahkemesi rolde bir yüksek yargı organı olarak değil, Anayasayı koruyan, milli iradenin bir parçasını taşıyan vazgeçilemez bir kuvvet olarak kurulmuştur. Nerede haksızlık varsa Anayasa Mahkemesi onu bu kuruluş amacıyla yok etmekle görevlidir. Anayasa Mahkemesi rol aleminde kurulurken elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeye çekinen kimselerin zarif metinleri üzerinde değil, darbe girişimlerini halkın hücumuyla, hukuk için verdiği kayıplar, aldığı tepkiler ve savaştığı cephelerle kurulmuştur. Anayasa Mahkemesi basit bir metinle değil, hukuksuzluğa verilen amansız bir mücadelenin sonucunda kurulmuştur. TCRP Anayasa Mahkemesi bu varlık görevini yerine getirmedikçe benim gözümde Anayasasız Mahkemedir.
TCRP Yönetiminin Milli İradeye Darbesi
”Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünden hareketle adeta şeytanlaşan TCRP Yönetimine karşı susmamak, onun birilerinin çıkarları doğrultusunda yaptığı haksızlıkları her seferinde yüzüne vurmak, dilsiz şeytan olmamak için insanların haklarını korumaya devam ediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde yayınladığımız Prematüre Demokrasi yazımızın 3.bölümünde TCRP’de milletvekili dağılımına ilişkin yapılan haksızlığı eleştirerek bunun nasıl olması gerektiğini ve mevcut kuralların neye izin verdiğini ayrıntılı bir biçimde açıklamıştık. Aşağıya konuyu ayrıntılı olarak değerlendirmek isteyenler için link bırakıyoruz.
AYM ilk olarak şu verileri paylaştı:
TTP 5 – İYİP 4 – SODEP 2 – LDP 2 – TİP 2
Yazımızın ardından haklı bir şekilde Milletvekili Seçim Kanunun 34 üncü maddesi uyarınca ilgili dağılım şöyle değiştirildi:
TTP 4 – İYİP 3 – SODEP 3 – LDP 3 – TİP 2 (Aslında LDP ile TİP aynı oy oranına sahip olduğundan 2-2 kalıyordu ve bu yüzden de AYM ara seçim kararı aldı, biz daha önce de kişisel sohbetlerimizde belirttiğimiz üzere bir milletvekili için ara seçimi seçimlerin ülke genelinde yapılması durumundan ötürü doğru bulmadık ve dedik ki bir milletvekilliği boşalınca milletvekili aday listesinde de yerine geçecek kimse olmadığında nasıl ki milletvekilini Meclis seçiyor, aynı şekilde boş kalan bu bir milletvekilliği de Meclisin yerine birini seçmesiyle doldurulabilirdi.)
AYM’nin bu haklı kararından sonra Sunucu Yönetimi şunu duyurdu:

Ara seçim rollerinin neyi kapsadığını sorduk ancak bu kararı alan yönetici bize müsait olmasına karşın saatlerce yanıt vermedi, biz de bunun üstüne diğer yöneticilere sorarak ve kararı doğrulatarak yalnızca ara seçim rolünün değil AYM’nin dağılıma ilişkin verdiği yeni kararın tamamının fail sayıldığını öğrendik. Yani eskiden yapılmış olan o dağılım sürecekmiş.
Bizim burada birkaç sorumuz var.
Bu fail kararı hiçbir gerekçe açıklanmadan alınmış ve yayınlanmıştır. Siz gerekçeyi görebiliyor musunuz, bizim gözlerimizde bir sorun yoksa göremiyoruz. Yapılan bu rol hangi rol kuralını ihlal etmiştir?
AYM’nin bu kararının ardından Başbakan Kayra Bürküt bir seslide: ”Başbakanlığı salmam” biçimindeki söylemleriyle ve yardakçısı İyi Parti’nin başkanının ”Böyle bir şey olmaz, ben eski yönetimim” diyerek müdahaleleri sonucunda Sunucu Yönetimi tarafından AYM Kararına fail verilmiştir. AYM’nin kararı bir rol kuralını mı ihlal ederek fail sayılmıştır yoksa kararı iptal eden kişinin OOC olarak çok yakın olduğu birinin çıkarına ters düştüğü için mi fail sayılmıştır?
Başbakan Kayra Bürküt’ün gelmesi için zamanında adını ”kayraya tapıyorum” yapacak kadar düşmüş Sunucu Yönetiminin bütün bu olaylar göz önüne alındığında bu konuda adil olması beklenebilir mi? AYM’nin bu kararı meta mıdır mixing midir yoksa başka bir yasaklı rol müdür?
Bu sorularımıza olasıdır ki yanıt verilmeyecektir ya da insanlara uydurma birkaç yanıt verilecektir ancak biz bu soruların yanıtlarını zaten olayların yaşanma silsilesinde görüyoruz. Şimdi de yönetimin bu konuda farkında olmadan verdiği yanıtı dinleyelim:

Yani konu çok karışıkmış o yüzden boş verin.
İki saat sonra Taha Bey de konuyu Osman Beye havale ediyor o da yarın Koray Beye uzunca açıklayacağını söylüyor. Ancak hala daha resmi hiçbir açıklama ortalıkta yok.
Biz Kayra Bürküt – İyi Parti hükümetinin sürmesi için yapılan bu hukuksuzluğa asla ve asla susmuyoruz, rol açısından hiçbir yanlışlığın olmadığını belirtiyor ve AYM’nin bu kararının doğruluğunu savunuyoruz.
2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 34 üncü maddesine göre olması gereken milletvekili sayısı TCRP AYM’sinin ilan ettiği son sonuçlardır yani şunlardır:

TCRP Yönetimi birilerinin çıkarları uğruna bu sonuçları istediği kadar değiştirmeye çalışsın, çırpınsın dursun. TCRP Meclisindeki milletvekili dağılımı şu şekildedir:
TTP 4 – İYİP 3 – SODEP 3 – LDP 2 – TİP 2 (LDP ile TİP arasında 1 mv için mecliste oylama olmalı)
Birilerinin geçici hükümetinin sürmesi, onların çıkarlarına olması için yapılan bu hukuksuzluğu seçimlerde oy kullanarak milli irade olarak kendi egemenliğini kullanan TCRP Halkı asla sindirmemeli ve bu haksızlığa TTP’yi de İYİP’i de SODEP’i de LDP’yi de TİP’i de bağımsızları da desteklese asla susmamalı ve yapılan bu hukuksuzluğa karşı direnmelidir. Rol açısından ve hukuki olarak hiçbir sıkıntı taşımayan bu karar ne olursa olsun uygulanmalıdır. TCRP Yönetimi, TCRP Halkını temsil edemeyecek kadar alçaldığını bu haksız, hukuksuz kararında bir kez daha RP camiası önünde kanıtlamıştır.
TCRP AYM’sinin Seçilmesine İlişkin Her Şey
Anayasa yetersiz mi?
Konuya geçmeden önce bugün yapılan bir tartışmaya girelim.


Bu konuyu hızlıca şöyle değerlendirebiliriz. Anayasanın 105 inci maddesinin 2 nci fıkrasında Meclis tarafından seçilecek üyeler belirtilmiştir, burada salt çoğunluk maddesi yoktur o yüzden Anayasanın 70 nci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca 6 milletvekilinin oyu üyenin seçilmesi için yeterlidir.
Bugün bu konuda Anayasanın çelişki yaşanılan durumlar olduğu belirtildi.

Kemal Batmaz burada hangi çelişkilerden söz ediyor anlamadık ancak biz herhangi bir çelişki görmüyoruz. Olası bir çelişkide bize iletişim adreslerimizden ulaşabilirsiniz ancak biz sorunun çelişki değil, Anayasa Mahkemesinin bu Anayasanın uygulanmasını yeterince denetleyememesi olduğunu düşünüyor ve görüyoruz.
Anayasanın değişmesinden kasıt Anayasa Mahkemesi kendisine Anayasanın yüklediği görevi yapamaması ise burada sorun Anayasada değil, Anayasa Mahkemesindedir. Anayasanın değiştirilmesi gereken bazı yerleri tabi ki olabilir ki güncel gereksinimler her zaman değişir ancak burada Anayasanın değişmesi için yeterli neden görememekteyiz.

Ulaş Demir ya Anayasa hukukçusu ya da jetlerini Meclisin üzerinden rahatça geçiremediğinden, milletin seçtiği milletvekilini rahatça görevinden alamadığından, mecliste istediği tezkereyi kabul ettiremediğinden üzülüyor ki Anayasanın değişmesini istiyor.

İlyas Paşamız da sanırız ceza hukuku alanında ilerlemeyi düşünüyor ama şunu belirtelim ki Anayasa suçları belirlemiyor, Anayasanın 40 ıncı maddesi bu konuda kendisine yardımcı oluyor.

Yani buradan da görüleceği üzere cezanın verilmesi için yasanın onu suç sayması gerekiyor. Ki biz sürekli belirttik ama anlaşılmamış, yeniden belirtelim, Anayasa, devletin temel teşkilatını, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini belirleyen en temel yasadır. Anayasa suçları saymaz, suçlara cezalar koymaz. Bu genelde ceza kanunları ile yapılır, örneğin Türk Ceza Kanunu. Daha Anayasanın insanları suçlayacak suç tanımlarını barındırdığını iddia edenlerin Anayasa konusunda eleştiri yapmasını ne yazık ki kabul edemiyoruz.
İlyas Bazna ve Ulaş Demir’in yarattıkları hukuksuzlar ve işledikleri ağır suçları öğrenmek için Militokrasi yazımıza bakabilirsiniz.
AYM Üye Sayısı
TCRP Anayasasının 105 inci maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca ”Anayasa Mahkemesi, beş üyeden kurulur”. Başkan da bu beş üyenin içerisindedir.
Aşağıda belirttiğimiz istisnalar dışında Anayasa Mahkemesi, bir Başkan, bir Başkanvekili ve üç üyeden oluşur.
AYM Üyelerinin 3’ünü Meclis, 2’sini Cumhurbaşkanı seçer. Şimdi bunların ayrıntısına inelim.
TCRP Anayasasının 105 inci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine Meclis kontenjanından seçilen üyelerin seçimi şöyle yapılır:
Meclis Kontenjanı
Bir üyenin seçimi şöyle olur:
- Anayasa Mahkemesi aday belirler ve bunu TBMM’ye sunar.
- TBMM bu adayı kabul etmezse Anayasa Mahkemesi ikinciye başka bir aday önerir ve bunu TBMM’ye sunar.
- TBMM bu adayı da kabul etmezse Anayasa Mahkemesi toplanır ve üyeyi kendisi seçer.
Bir üyenin seçimi şöyle olur: (kısaca yukarıdaki işlem iki kez olur, anlaşılabilsin diye iki kez açıkladık.)
- Anayasa Mahkemesi aday belirler ve bunu TBMM’ye sunar.
- TBMM bu adayı kabul etmezse Anayasa Mahkemesi ikinciye başka bir aday önerir ve bunu TBMM’ye sunar.
- TBMM bu adayı da kabul etmezse Anayasa Mahkemesi toplanır ve üyeyi kendisi seçer.
Bir üyenin seçimi şöyle olur:
- Anayasa Mahkemesi Başkanı aday belirler ve bunu TBMM’ye sunar.
- TBMM bu adayı kabul etmezse Anayasa Mahkemesi Başkanı ikinciye başka bir aday önerir ve bunu TBMM’ye sunar.
- TBMM bu adayı da kabul etmezse Anayasa Mahkemesi toplanır ve Anayasa Mahkemesi Başkanının önerdiği aday oylanır.
- Anayasa Mahkemesi bu adayı kabul etmezse Anayasa Mahkemesi Başkanı ikinciye başka bir aday önerir ve bunu Anayasa Mahkemesine sunar.
- Anayasa Mahkemesi bu adayı da kabul etmezse üyeyi Anayasa Mahkemesi Başkanı seçer.
TCRP Anayasasının 105 inci maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine Cumhurbaşkanı kontenjanından seçilen üyelerin seçimi şöyle yapılır:
Cumhurbaşkanı Kontenjanı
Bir üyenin seçimi şöyle olur:
- Anayasa Mahkemesi aday belirler ve bunu Cumhurbaşkanına sunar.
- Cumhurbaşkanı bu adayı kabul etmezse Anayasa Mahkemesi ikinciye başka bir aday önerir ve bunu Cumhurbaşkanına sunar.
- Cumhurbaşkanı bu adayı da kabul etmezse Anayasa Mahkemesi toplanır ve üyeyi kendisi seçer.
Bir üyenin seçimi şöyle olur:
- Anayasa Mahkemesi Başkanı aday belirler ve bunu Cumhurbaşkanına sunar.
- Cumhurbaşkanı bu adayı kabul etmezse Anayasa Mahkemesi Başkanı ikinciye başka bir aday önerir ve bunu Cumhurbaşkanına sunar.
- Cumhurbaşkanı bu adayı da kabul etmezse Anayasa Mahkemesi toplanır ve Anayasa Mahkemesi Başkanının önerdiği aday oylanır.
- Anayasa Mahkemesi bu adayı kabul etmezse Anayasa Mahkemesi Başkanı ikinciye başka bir aday önerir ve bunu Anayasa Mahkemesine sunar.
- Anayasa Mahkemesi bu adayı da kabul etmezse üyeyi Anayasa Mahkemesi Başkanı seçer.
Beş üyenin seçimi böylece tamamlanmış ve Anayasa Mahkemesi ”kurulmuş” olur.
Burada önemli olan konular şudur ki: Adayı TBMM veya CB belirlemez, Anayasa Mahkemesi veya Anayasa Mahkemesi Başkanı belirler. (AYM adayı belirleyecekken salt çoğunluğu ile yani %50+1 i ile karar vermelidir.)
AYM Üyelerinin görev süreleri ne kadardır?
TCRP Anayasasının 106 ncı maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca AYM Üyelerinin görev süresi 4 aydır.
Yukarıda anlattığımız karmaşık üye seçimleri için ise 1 hafta yani 7 gün tanınır ve 7 günde bu seçimler gerçekleşir.
AYM Üyesi istifa ederse ne olur?
Bir AYM Üyesi istifa ettiğinde veya görevi herhangi bir nedenle boşaldığında AYM Başkanı Meclise veya Cumhurbaşkanına ”Üye ihtiyacımız oldu, yeni bir üye seçimi hazırlayalım” demediği sürece yeni üye seçimi yapılmaz. Bunun yapılması için TCRP Anayasasının 106 ncı maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca AYM Başkanının üye gereksinimi bildiriminde bulunması şarttır eğer bulunmazsa seçimler zamanında yapılır.
Kimler AYM Üyesi olabilir?
TCRP Anayasasının 106 ncı maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca Herhangi bir hukuk mesleğinde olan veya hukuk alanında eğitim almış olan herkes.
AYM Üyeliği nasıl sona erer?
TCRP Anayasasının 106 ncı maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca;
- Üyenin hakimlik(aynı zamanda savcılık) mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi (kasten öldürme, terör örgütüne yardım ve buna benzer ağır suçlar)
- Görevini herhangi bir nedenle yerine getiremeyeceğinin kesin olarak anlaşılması (ağır hastalık, akli dengesini yitirmesi ve buna benzer durumlar)
- İstifa (istifanın reddi mümkün değildir buradaki oylama usulen olur, bu konudaki görüşlerimiz için Prematüre Demokrasi yazımızın 1.bölümüne bakınız)
- Benzer durumlarda (bu sayılanlarla ilgili durumlar, hepsinin sayılmasına gerek görülmemiştir)
AYM Üyeliğinin sonlanması Anayasa Mahkemesinin üye tamsayısının salt çoğunluğuna bağlıdır. Salt çoğunluk, toplam sayının yüzdelik oran olarak %50’yi aştığı durumdur yani)
5 üye varsa üye tamsayısının salt çoğunluğu 3’tür. (5’in %50’si 2,5’tur o zaman en az 3 üye gereklidir. 3.üyenin ortadan ikiye bölünecek hali yok.)
4 üye varsa üye tamsayısının salt çoğunluğu 3’tür. (4’ün %50’si 2’dir ama %50’yi aşması gereklidir o yüzden en az 3 üye gereklidir.)
3 üye varsa üye tamsayısının salt çoğunluğu 2’dir. (3’ün %50’si 1,5’tur 5 üyedeki aynı kural geçerli.)
2 üye varsa üye tamsayısının salt çoğunluğu 2’dir. (Yarısı %50 olduğundan 1 oyla karar alınamaz, 2 oy gerekli.)
1 üye varsa üye tamsayısının salt çoğunluğu 1’dir. (Zaten tek kişi.)
Eğer Anayasada salt çoğunluk diyorsa bu kural esnetilemez, AYM’nin 5 üyesi varsa ve birinin üyeliğinin düşürülmesine ilişkin toplantıya 3’ü katılmışsa ve 2’si kabul 1’i ret diyorsa 3 olan çoğunluk sağlanamadığından o üyenin üyeliği düşmez yani toplantıdan olumlu karar çıkmaz çünkü toplantıya katılanların çoğunluğu o kararı almıştır, Anayasanın öngördüğü AYM üyelerinin salt çoğunluğu bu kararı almamıştır.
AYM Başkanı ve AYM Başkanvekili nasıl seçilir?
TCRP Anayasasının 107 nci maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca ”Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi Başkan ve Başkanvekilinden oluşur.”
Anayasa Mahkemesi toplanır ve AYM Başkanı ile AYM Başkanvekili seçimi gerçekleştirir. Üye tamsayısının saltçoğunluğu ile kendine bir Başkan bir de Başkanvekili seçer. (Anayasa m.107/2)
AYM Başkanı ve AYM Başkanvekili ne kadar süre görev yapar?
AYM Başkanı TCRP Anayasasının 107 nci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca AYM Başkanvekili ile birlikte 2 aylığına seçilir.
AYM Başkanı veya Başkanvekili istifa ederse ne olur?
AYM Başkanı istifa ederse yeni başkan seçimlerine kadar AYM Başkanvekili Başkan olur ve ondan boşalan AYM Başkanvekilliğine AYM yeni seçimlere kadar kendi içinden birini seçer. (Anayasa m.107/2)
AYM Başkanvekili istifa ederse AYM yeni seçimlere kadar kendi içinden birini Başkanvekili seçer. (Anayasa m.107/2)
AYM Başkanvekili hangi zamanlar AYM Başkanına vekalet eder?
AYM Başkanının yokluğunda veya AYM Başkanının ona yazılı olarak özel izin vermesi durumlarında vekalet eder. (Anayasa m.107/3)
TCRP AYM’sinin Seçilmesinin Değerlendirilmesi
TCRP Anayasasının 105 inci maddesinin 1 inci fıkrası aşağıdaki gibidir.
Anayasa m.105/1
”Anayasa Mahkemesi, beş üyeden kurulur.”
Anayasa Mahkemesinin beş üyeden oluşması kuralı bizde şu şekilde gelişmiştir.
Öncelikle eskiden yalnızca Başkandan (bizim dönemimizde) oluşan bir Anayasa Mahkemesi yapısı vardır ancak dönemin koşullarında bu işi tek bir kişinin yapmasına yönelik bir gereksinim egemen olduğundan bu durum söz konusuydu. Bizden sonra Anayasa Mahkemesi Başkanlığı kurumu sürse de artık işler yalnızca tek kişiyle değil iki veya ikiyi aşkın kişiyle yürüdü. En sonunda Ekim değişikliklerini geçiren eski TCRP Anayasasının 99 uncu maddesinin a fıkrası uyarınca çok kötü bir hukuki dille 7 üye olması öngörülmüştü. Ancak şu var ki TCRP için 7 üye oldukça fazlaydı ki biz bile aktif olarak 3 üyeyle çalışabiliyorduk ve o üyeye bu üyeye her oturumda özelden mesaj yazarak topladığımız üyelerle en fazla 5 üye olabiliyorduk. Olağan durumlarda 3 üye ile sınırlı tutmak daha doğru görünse de AYM’yi dar bir grubun egemenliği altına vermek istemedik ve 7 üye gibi çok geniş bir üye sayısıyla da çalışmalarını aksatmak istemedik ve bu yüzden 5 sayısını uygun gördüğümüzden Anayasa Önerisine bu şekilde yazdık.
Anayasa m.105/2-3
TCRP Anayasasının 105 inci maddesinin 2 ve 3 üncü fıkraları aşağıdaki gibidir.
”Türkiye Büyük Millet Meclisi iki üyeyi Anayasa Mahkemesinin her iki üyelik için ayrı ayrı göstereceği adayları oylamak suretiyle, bir üyeyi Anayasa Mahkemesi Başkanının üyelik için ayrı ayrı göstereceği adayları oylamak suretiyle seçer. Anayasa Mahkemesinin her iki üyelik için ayrı ayrı aday gösterdiği üyelik seçimlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisince her üyelik için iki adayın da kabul edilmemesi durumunda, üye seçimi Anayasa Mahkemesi üyelerinin salt çoğunluğunun oyuyla, Anayasa Mahkemesi Başkanının bir üyelik için ayrı ayrı aday gösterdiği üyelik seçimlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisince üyelik için iki adayın da kabul edilmemesi durumunda, üye seçimi Anayasa Mahkemesi Başkanının Anayasa Mahkemesi üyelerine aday sunmak suretiyle Anayasa Mahkemesi üyelerinin salt çoğunluğunun oyuyla gerçekleşir. Anayasa Mahkemesi üyelerince üyelik için iki adayın da kabul edilmemesi durumunda, üye seçimi Anayasa Mahkemesi Başkanınca gerçekleşir.
Cumhurbaşkanı bir üyeyi Anayasa Mahkemesinin üyelik için ayrı ayrı göstereceği adayların seçilmelerinde karar kılmak suretiyle, bir üyeyi Anayasa Mahkemesi Başkanının üyelik için ayrı ayrı göstereceği adayların seçilmelerinde karar kılmak suretiyle seçer. Anayasa Mahkemesinin üyelik için ayrı ayrı aday gösterdiği üyelik seçilmelerinde karar kılma sürecinde Cumhurbaşkanınca her üyelik için iki adayın da kabul edilmemesi durumunda, üye seçimi Anayasa Mahkemesi üyelerinin salt çoğunluğunun oyuyla, Anayasa Mahkemesi Başkanının bir üyelik için ayrı ayrı aday gösterdiği üyelik seçimlerinde Cumhurbaşkanınca üyelik için iki adayın da kabul edilmemesi durumunda, üye seçimi Anayasa Mahkemesi Başkanının Anayasa Mahkemesi üyelerine aday sunmak suretiyle Anayasa Mahkemesi üyelerinin salt çoğunluğunun oyuyla gerçekleşir. Anayasa Mahkemesi üyelerince üyelik için iki adayın da kabul edilmemesi durumunda, üye seçimi Anayasa Mahkemesi Başkanınca gerçekleşir.”
Anayasa Mahkemesi üyelikleri için seçim işleminin Meclis ve Cumhurbaşkanı kontenjanlarından gerçekleşmesi kuralı bizde şu şekilde gelişmiştir.
Başta bu konuda düzenlenmemişti ama ardından başka yöntemlerle düzenlendi. En sonunda da Ekim değişikliğinin yapılmasının ardından eski Anayasanın 99 uncu maddesinin a fıkrası üyelerin 2 sinin Cumhurbaşkanınca 4 ünün Meclisçe seçileceğini belirtmişti. Biz ise bu görüşe bağlı kalarak 2 sinin Cumhurbaşkanınca 3 ünün Meclisçe seçilmesi ilkesini benimsedik. Ki aslında Anayasa Mahkemesi üye seçimlerinde birçok ülke kendi yöntemlerini izlerken genelde yasama ile yürütme organları bu üyeliklere seçimler yapmaktadır. Bazı ülkelerde ise yürütme organı doğrudan bu üye seçimlerini yapmaktadır ancak bizde yalnızca yürütme organına üye seçim yetkisini tanımamız ise kurumu belli bir elit grubun yönetimi içerisinde tutacağından kaygısından dolayı gerçekleşmedi. Yani aslında bu yetki modern demokrasilerde yasama ve yürütme organlarındadır bu yüzden de biz aynısını kullandık.
Anayasa Mahkemesi üyeliklerine adaylıkların belirlenmesi işleminin Anayasa Mahkemesince gerçekleşmesi kuralı bizde şu şekilde gelişmiştir.
1982 Anayasasının ilgili konuyu düzenleyen 146 ncı maddesinin 2 nci fıkrası aşağıdaki gibidir.

Görüldüğü üzere burada TBMM’nin seçtiği yani bir nevi onun kontenjanından olan adayların ikisini TBMM doğrudan seçmiyor, Sayıştay seçiyor ve diğer adayı da baro başkanlarının göstereceği adaylar arasından seçiyor yani yargı organlarının önerdiği adaylar arasından bir seçme işlemi gerçekleştiriliyor.
1982 Anayasasının ilgili konuyu düzenleyen 146 ncı maddesinin 3 üncü fıkrası aşağıdaki gibidir.

Görüldüğü üzere burada da Cumhurbaşkanının seçtiği üç üye Yargıtay, iki üye Danıştay, üç üye YÖK tarafından öneriliyor ve dört üyeyi ise maddede sıralanan kişiler arasında kendi isteğiyle seçiyor yani burada da beş üye yargı organlarının önerdiği adaylar arasından seçiliyor.
Bu hüküm 2017 değişikliklerinden önce askeri yüksek mahkemelerden seçilecek iki üyeyi de kapsayacak şekildeydi, askeri yargının kalkması dışında bu yapıda bir değişiklik olmadı.
Görüldüğü üzere gerçekte üyelerin önemli kısmı yüksek yargı organlarınca yasama ve yürütme organlarına önerildiğinden biz de bu konuda yargı organına daha yüksek bir inisiyatif tanıyarak ve mevcut olan tek yüksek yargı kurumu olan Anayasa Mahkemesine adaylıkları belirleme yetkisi tanıdık. Ha denecek olursa ki Cumhurbaşkanına doğrudan seçme yetkisi tanınmalı, bizce bu konuda kontenjan illa isteniyorsa 1 ile sınırlı tutulmalıdır ki gerçekteki usul gibi olsun ve Cumhurbaşkanı bu yetkisini kötüye kullanamasın. Bunun dışında Mecliste ise Meclis Başkanının istediği kişilerin ikili olarak oylanması usulü demokrasiye ve bu Anayasal hükme tamamen aykırıdır ve hatta anayasa hukuku doktrini de bunu benimsememektedir çünkü görevi yalnızca Meclisin zorunlu işlerini yürütmek olan Meclis Başkanının bu tarz önemli bir yetkisinin bulunması olağan değildir. TCRP Anayasasının 112 nci maddesiyle kurduğu Yüksek Yargı Kuruluna da bir üyelik için aday gösterme hakkı tanınabilir ancak bu kurulun hala daha ne kadar çalıştığı daha doğrusu çalışamadığı (çalıştırılmadığı) gözler önündedir. O yüzden biz de aday belirleme konusunda en düzgün gözüken alternatifi değerlendirdik.
Anayasa m.106/1
TCRP Anayasasının 106 ncı maddesinin 1 inci fıkrası aşağıdaki gibidir.
”Üyelerin görev süresi dört aydır. Anayasa Mahkemesi üyeliklerine seçimler bir hafta içinde gerçekleşir. Üyeliklerin vaktinden önce boşalması durumunda Anayasa Mahkemesi Başkanlığı ilgili makamlara üye gereksinimi bulunduğunu bildirirse üyeliklere seçimler yapılır. Bu bildirim gerçekleşmezse üyelik seçimleri zamanında yapılır.”
Anayasa Mahkemesi üyeliklerinin görev süresi bizde şu şekilde gelişmiştir.
Başta bu konuda düzenlenmemişti ama ardından başka yöntemlerle düzenlendi. En sonunda da Ekim değişikliğinin yapılmasının ardından eski Anayasanın 99 uncu maddesinin b fıkrası uyarınca 2 ay olarak belirlenmişti. 2 ay ise bir Cumhurbaşkanı – Milletvekili Genel Seçimi dönemine eşdeğer geliyordu yani gerçekte 5 yılda bir Cumhurbaşkanı ve Meclis seçiliyordu ki eskiden bu 4 yıldı. Anayasa Mahkemesi üyeleri de onlarla eşit şekilde seçiliyordu yani seçimde egemen olan siyasi iktidar Mecliste ve Cumhurbaşkanlığında kendi üyelerini çok rahat bir şekilde seçtirerek Anayasa Mahkemesini görevlerinden ve kuruluş felsefesinden olabildiğince uzaklaştırarak siyasi bir infaz kurumuna dönüştürebiliyordu.
1982 Anayasasının ilgili konuyu düzenleyen 147 nci maddesinin 1 inci fıkrası aşağıdaki gibidir.

Yani gerçekte bu süre 12 yıl olarak belirlenmiştir, bu ise rolde seçim dönemleri açısından bakarsak 4,5-6 aya eşdeğer gelmektedir. Biz de rolün değişen yapısını değerlendirerek aslında 6 aya kadar uzatmamızın hakimlik güvencesini ve yargı bağımsızlığını sağlayacak belki de en önemli etken olmasına karşın rolü aktif olmayan bir duruma sürükleyeceği kanısıyla 4 aya kadar düşürdük. Ki bu uzun görev süreleri Fransa’da 9 yıl, Almanya’da 12 yıl, birçok Avrupa ülkesinde 9 ila 12 yıl arasında ve bazı ülkelerde emekliliğe kadar sürerken yargının belki de en güçlü olduğu ülke olan ABD’de bu süre ölene kadardır yani Yüksek Mahkeme üyeleri orada ölene kadar, istifa etmeleri dışında, görevlerinden alınamıyorlar. Biz buna karşın bunu 4 ayla sınırlandırmayı en doğrusu olarak gördük. Ki 4 ay gerçekte 8 ila 10 yıla eşdeğer gelmektedir yani olağan bir süredir, absürt bir süre değildir, bu makamda bulunanların görevinin siyasilere göre uzun olmasının en önemli nedeni de sürekli olarak yapılan siyasi seçimler sonucu yapılarının değişerek bir siyasi kurum olarak kendilerini seçen kişilere çalışmalarını engellemek ve uzun yıllar görevde kalma güvencesine sahip olarak ”kimse beni değiştiremez, bari işimi düzgün yapayım” mantığıyla hareket ederek bu kurumun kuruluş amacını korumaktır. Bu yüzden üyelerin görev sürelerinin 4 ay olması bizce oldukça doğru bir yaklaşımdır.
Anayasa m.106/2
TCRP Anayasasının 106 ncı maddesinin 2 nci fıkrası aşağıdaki gibidir.
”Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmek için herhangi bir hukuk mesleğini icra ediyor olmak veya hukuk alanında eğitim almış olmak şarttır.”
Anayasa Mahkemesine seçilen üyelerin nitelikleri bizde şu şekilde gelişmiştir.
Başta bu konuda düzenlenmemişti ama ardından başka yöntemlerle düzenlendi. En sonunda da Ekim değişikliğinin yapılmasının ardından eski Anayasanın 99 uncu maddesinin e fıkrası üyelerin görev süresi 10 günü geçmiş hakim savcılardan oluşabileceğini hükme bağlamıştı. (Bu konudaki ayrıntılı görüşlerimiz için Yücelizm yazımıza bakınız.) Biz bu hükmü değiştirirken üye seçilebilecek yetenekli kişilerin önüne 10 gün engelinin takılmaması için bunu kaldırmıştık, bu konuda şeklen daha uygun bir metin hazırlanması adına 10 gün kuralı veya 15 gün kuralı getirilebilir ancak şunu yeniden belirtiyoruz ki TCRP Yönetimi hukuku ve hukukun gerçeklerini dinlemediği sürece istendiği kadar profesyonel olunsun istendiği kadar uzun süre görev yapmış olunsun, hiçbir şey değişmeyecek. Gerçek hukukçuların değeri onlara 10 günlük veya başka bir süre kotası konarak değil, önleri adaylıklarının Anayasa Mahkemesince belirlenmesi gibi yöntemlerce açılarak ve Sunucu Yönetiminin hukuka değer vermesiyle ortaya çıkacaktır. Bu yüzden de biz önemli bir ”değersizlik” sorunu varken süre sorununu önemsemedik ve görüşümüz eskisiyle aynıdır.
Anayasa m.106/3
TCRP Anayasasının 106 ncı maddesinin 3 üncü fıkrası aşağıdaki gibidir.
”Anayasa Mahkemesi üyeliği, üyenin hakimlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi, görevini herhangi bir nedenle yerine getiremeyeceğinin kesin olarak anlaşılması, istifa ve benzer durumlarda Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının salt çoğunluğunun kararı ile sona erer.”
Anayasa Mahkemesine seçilen üyelerin görevlerinin nasıl sonlanacağı bizde şu şekilde gelişmiştir.
Bizde bu konuyu ilk olarak biz düzenledik ve esin kaynağımız 1982 Anayasasının 147 nci maddesinin 2 nci fıkrası oldu.

Burada tek değiştirdiğimiz durum şudur ki AYM üyesi kesin bir suçla hüküm giyse bile Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının salt çoğunluğunun kararı olmadıkça üyeliği sonlanamıyor. Bunu istememizdeki önemli bir neden de şudur ki nasıl ki bir milletvekili bir suçla hüküm giyiyor ve bu ancak Meclisin onu düşürmeyi kabul etmesi sonucu milletvekilliği düşüyor aynı şekilde bunu Anayasa Mahkemesinde uygulamak istedik ve Anayasa Mahkemesi hakimlerinin hakimlik teminatını daha sağlama alma amacı güttük. Bunun dışındaki diğer nedenler ise görülebileceği üzere zaten olması gereken nedenler.
Anayasa m.107/1-2
TCRP Anayasasının 107 nci maddesinin 1 ve 2 nci fıkraları aşağıdaki gibidir.
”Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi Başkan ve Başkanvekilinden oluşur.
Anayasa Mahkemesi Başkan ve Başkanvekili, Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından üye tam sayısının salt çoğunluğu ile iki ay için seçilir. Anayasa Mahkemesi Başkan ve Başkanvekilinin seçimi, görev bitimlerinden iki hafta önce yapılır. Anayasa Mahkemesi Başkanlığının kalıcı olarak boşalması durumunda, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili diğer seçimlere kadar Anayasa Mahkemesi Başkanlığını üstlenir. Bu süre zarfında Anayasa Mahkemesi Başkanvekili, diğer seçimlere kadar ilgili makamın doldurulması suretiyle aynı yöntemle seçilir.”
Anayasa Mahkemesi Başkan ve Başkanvekilinin nasıl seçileceği bizde şu şekilde gelişmiştir.
Başta bu konuda düzenlenmemişti ama ardından başka yöntemlerle düzenlendi. En sonunda da Ekim değişikliğinin yapılmasının ardından eski Anayasanın 99 uncu maddesinin c fıkrasında düzenlenmişti. Biz ise eşit aday olabilme hakkı sağlayarak bunu Başkan ve Başkanvekilinin Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının salt çoğunluğu ile seçilecek bir duruma getirdik. Eskiden Başkan önemliyken mevcut sistemde Başkan ile Başkanvekili barındırdığı yetkilerden dolayı neredeyse eşit öneme sahiptir ve bu da aslında Anayasa Mahkemesinin tepesindeki tek başlılığı önlüyor ve ”Başkan” değil ”Başkanlık” kurarak Başkan ile Başkanvekilini daha sıkı bir iletişim içerisine sokuyor. Yüksek Mahkeme Başkanı ABD’de Başkan ve Anayasa Konseyi Başkanı Fransa’da Cumhurbaşkanı tarafından seçilebiliyor ve bu durum birkaç ülkede de var ancak onlar dışında genelde Anayasa Mahkemesi genel kurulları Başkan ve Başkanvekili seçme işini gerçekleştiriyor. Ki 1982 Anayasasının 146 ncı maddesinin 7 nci fıkrası da bunu bizim düzenlediğimiz biçimde düzenlemektedir.

Bunun dışında Anayasa Mahkemesi Başkan ve Başkanvekilinin 2 aylığına seçilmesini kararlaştırmamız ise gerçekte 4 ila 5 yıla bu süreyi eşdeğer tutma kaygımızdan kaynaklanmaktadır ki gerçekte asıl olan Anayasa Mahkemesi Başkan ve Başkanvekilinin görev sürelerinin uzunluğu değil, Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev sürelerinin uzunluğudur.
Yeni seçimlerin mevcut Başkan ile Başkanvekilinin görev bitimlerinden iki hafta önce yapılmasının ise karışıklığın önlenmesi ve durumun açıklığa kavuşarak önceden belirlenmesinin sağlanmasıdır yani bir nevi ABD’de Başkan Kasım ayının başında seçiliyor ancak göreve Ocak ayının sonuna doğru geçiyor. Matematiksel bir hesaplama yaparsak anlarız ki 2 ayı aşan bir süre boyunca seçilmiş Başkan göreve başlayamıyor daha doğrusu mevcut Başkanın görevinin bitmesinden 2 ay önceden sonraki Başkan belirleniyor ve olası bir Devlet Başkanlığı krizi bu yolla önlenmeye çalışılıyor. Bizim yolumuza uyan uygulaması olan bir başka yöntem de budur. Ayrıca buna benzer ancak süreleri daha kısa belirlenen bir yöntem Fransa’da da vardır.
Anayasa m.107/3
TCRP Anayasasının 107 nci maddesinin 3 üncü fıkrası aşağıdaki gibidir.
”Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi Başkanının yönetimi altındadır. Anayasa Mahkemesi Başkanının yokluğunda Başkanlığın yönetimi, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili tarafından sürdürülür. Bu işlem, Anayasa Mahkemesi Başkanının vereceği özel izinle de gerçekleşir.”
Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin Başkana vekaleti bizde şu şekilde gelişmiştir.
Bizde bu konuyu ilk olarak biz düzenledik ve Başkanvekiline Başkana vekalet gibi çok önemli bir görev alanı oluşturduk. Bundaki amacımız yukarıda da açıkladığımız gibi Başkanın tekleşmesini önlemek ve çalışmaların tek bir Başkanca değil, en az iki kişiyle ve hatta olabildiğince geniş ama abartılmayacak derecede üyenin bulunduğu bir ekip çalışmasıyla yürütülmesidir. Anayasa Mahkemesi Başkanının yokluğunda Başkanlığın yönetiminin Başkanvekilince sürdürülmesi ise önemli bir vekalet yetkisidir ve suiistimal edilmeye biraz açıktır ancak ikisi de Anayasa Mahkemesi tarafından seçildiğinden burada Başkanvekilinin olası bir suiistimalinin hukuken bir sorun yaratacağını düşünmüyoruz. Ki pratiğe baktığımızda suiistimal edilebilecek olaylar olabildiğince az yaşanmaktadır ancak Başkanvekilinin vekaleti oldukça önemli bir gereklilik durumuna gelmiştir. Bu işlem aynı zamanda Başkanın bazı süreler için Başkanvekiline vereceği bir özel izinle de gerçekleştirilebilir. İşlem her daim gerçekleştirilirken izne ihtiyaç duymaz ama Başkan ek olarak da Başkanvekiline izin vererek onu bu konuda yetkilendirebilir. Başkan gerektiğinde bu izni kaldırıp doğrudan kendi Anayasal yetkisini de kullanabilir ve burada Başkanvekili ona izinden kaynaklanan haktan söz edemez çünkü kamu kurularında bulunmak bir hak teşkil etmez, kamu görevi üstlenilirken bir hak söz konusu olamaz ve Anayasanın Anayasa Mahkemesi Başkanına açıkça verdiği yetkiler de bu vekalet hükmü kötüye kullanılarak yanından geçilmeye maruz bırakılamaz.